Babacan: Türkiye’de demokrasi kazanacak, dünyanın her yerindeki demokratlar umut edecek
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Millet İttifakı’nın İstanbul mitinginde; “Dürüst ve işinin ehli insanlar yönetmeye başlayınca bu ülke hemen ayağa kalkacaktır. Başaracağız, birlikte başaracağız. Biz buradayız… Yüzbinler burada… 86 milyon birden büyüktür. Türkiye birden büyüktür.” söz konusu.
Milli İttifak Cumhurbaşkanlığı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Maltepe’de miting düzenledi. Mitinge; ÂLÂ Partisi Genel Başkanı Meral Akşener, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da katıldı.
“TÜRKİYE’DE DEMOKRASİ KAZANACAK, DÜNYADA DEMOKRATLAR UMUT OLACAK”
Babacan mitingde yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Bugün size Türkiye’nin dört bir yanının, Anadolu’nun ve Trakya’nın sevgisini getirdik. Ülkemizin dört bir yanından yükselen demokrasi çığlığını bugün İstanbul’a taşıdık. İstanbul, bu demokrasi çığlığını duyuyor musunuz? Bütün dünya duyuyor herkes. Türkiye’yi izliyor.” Türkiye’de demokrasi kazanacak, tüm dünyadaki demokratlar umutlu olacak. Sağcı solcu, Sünni Alevi, Kürt Türk Arap Laz Çerkez demeden hep birlikte daha fazla demokrasi mi diyeceğiz? Sayın Kılıçdaroğlu’nu hep birlikte 13. Cumhurbaşkanımız mı yapacağız? Hep birlikte Millet İttifakı mı? Parlamentoda çoğunluğu elde edebilecek miyiz?
“EKONOMİYİ KÖTÜ YÖNETİRSENİZ BU ÜLKEYE YÜKSEK ENFLASYONA HAKİM OLURSUNUZ”
Sevgili İstanbullular bu ülkenin ekonomisini en iyi bilen sizlersiniz. Sen bu pahalılığı ve yoksulluğu en iyi hissedenlerdensin, bilenlerdensin. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti miydi? Bunu tek haneli enflasyon ve Avrupa Birliği standartlarına ulaşmak için yaptığımız reformlarla başardık. Şimdi ülkeyi ne hale getirdiklerine bir bakın. Bakın ben size bu 200 liralık faturanın hikayesini anlatmak istiyorum; Bu banknot 2009 yılında tedavüle çıktı. Yıl 2009… Kaç dolardı biliyor musunuz? 134 dolardı. Bugün ne kadara mal oluyor? 10 dolar bile etmez. Döviz bürosuna gidin bakın döviz kuru 20.5 mi? 9 lira küsur. Şimdi soruyorum, herkesin cebinde bu 200 liranın 134 doları varken; 9 dolara düşüren 124 doları kim çaldı? Bu enflasyon tam bir baş belası. Ekonomiyi kötü yönetirseniz bu ülkeyi yüksek enflasyona mahkum edersiniz.
“MEVCUT KRİZ ORTAMINI ALTI AY İÇİNDE SONLANDIRACAĞIZ”
Şu anda Türkiye’de hiçbir kurumum kalmadı. Şu anda ülkede neredeyse hiç devlet kurumu yok. Her şey bir kişinin zevkine bağlı, şu anda bu ülke bir parçası. ekonomi politikası yoktur. Ne? cehalet var. Merkez Bankasıydı, BDDK, bu kurumlar adeta yok oldu. Devlet kadroları tek kişinin oyuncağı haline geldi. Ama arkadaşlar endişelenmenize gerek yok. Ne yapacağız, bu güzel ve güçlü ülke olan Türkiye’yi hızla bir seviyeye çıkaracağız. 2002’de ülke böyle bir karmaşa içindeyken biz başardık. Şimdi çok daha uygun yapacağız. İlk ayda kurumları ayağa kaldıracağız. Altı ay içinde mevcut kriz ortamını bitireceğiz. En geç 2 yıl içinde enflasyonu tek hanelere indireceğiz. Bunu hep birlikte başaracağız. Millet olarak bunu başaracağız.
“HER GÜN HUKUKU ÇIKARARAK BU ÜLKE EKONOMİSİNİ BÜYÜTÜREMEZSİNİZ”
Sevgili arkadaşlarım, her zaman söylüyorum. Ne kadar adalet, o kadar ekonomi. Ne kadar çok hak ve özgürlük, o kadar çok ekonomi. Ne kadar çok demokrasi, o kadar çok ekonomi. Ülkemizde demokrasinin yerini sağlamlaştırmazsanız, onun üzerine sağlam bir ekonomi inşa edemezsiniz. İmkansız. Her gün hukuku ayaklar altına alıp bu ülkenin ekonomisini büyütemezsiniz. Onun için olmuyor. Bunu anlamıyorlar ve ülkemizi bir krizden diğerine atıyorlar. Onun için ‘hak, hukuk ve adalet’ diyoruz… İşte hakkı düştüğü yerden kaldıracağız. Hukukun üstünlüğünü ve adaletle yönetmeyi sağlayacağız. Ama o sağlam temel üzerine sağlam bir ekonomi kuracağız. Çürümüş bir yere sağlam bir ekonomi kuramazsınız.
“86 MİLYON BİRDEN DAHA BÜYÜK”
İktidara geldiğimiz gün süratle vaziyet ve hasar tespit çalışması yapacağız. Halının altına süpürülen her şeyi ortaya çıkaracağız. Enflasyonla mücadele önceliğimiz olacak. Çünkü çağımızın bu en büyük hırsızlık yoluna bir dur demeliyiz. Merkez Bankası’nın bağımsız ve prestijli bir kurum olmasını sağlayacağız. Tüm ekipleri bilgili, deneyimli ve dürüst isimlerle donatacağız. Reel bölünme ile bankacılık sektörünün ortasındaki sorunları birer birer çözmeye başlayacağız. Çabucak iyileşeceğiz. Üzülmeye gerek yok, bu ülke bu korkunç yönetim yüzünden bugün geldiği duruma düştü. Dürüst ve işinin ehli insanlar yönetmeye başlayınca bu ülke bir anda ayağa kalkar. Başaracağız, hep birlikte başaracağız. Biz buradayız… Yüzbinler burada… 86 milyon birden büyüktür. Türkiye birden büyüktür. Buna bu şekilde inan.
“GÜVENMEDEN BİR ÜLKE EKONOMİSİNİ YÜKLEYEMEZSİNİZ”
Bak güven olmayınca olmuyor. İnanç olmadan mümkün değil. İnanç sağlamadan bir ülkenin ekonomisini yükseltemezsiniz. Güven inşa etmeden toplumdaki refahı artıramazsınız. İnanç olmadan olmaz. Ben böyle söyleyince bazen gençler soruyor. Onlar söylüyor; ‘Efendim, bu güveni nasıl kazanacağız? ‘Söyle’ diyorlar. Yani bir dakikada 8 noktayı özetliyorum. Güveni nasıl kazanırız? Birincisi, konuştuğumuz zaman doğruyu söyleyeceğiz. Merkez Bankası’na yanlış işler yaptıramayacaksınız. TÜİK’e yanlış enflasyonu anlattırmayacaksınız. İki, konuştuğunda tutacaksın. Üç, emanete ihanet etmeyeceksin. Dört, adaletle yöneteceksin. Beş, kalifiye, liyakat takımı getireceksin. Altı, danışmakta asla başarısız olmayacaksın. Seven, şeffaf olacaksın. 250 milyar doları Merkez Bankası’nın arka kapısından gizlice satmayacaksınız. Son unsur 8, her zaman sorumlu olacaksınız. Bu sekiz maddeyi yerine getirin, korkmayın. Güveni kazanırsın ve inancı kazandıktan sonra arkanı kollamazsın. O zaman bu ülke çok hızlı bir şekilde Avrupa Birliği standartlarına ulaşan yüksek gelir kümesine ulaşan bir ülke haline gelecek.
“Otoriter mi, yoksa demokrasi mi? SEVİNÇ mi, HUKUK mu?”
Değerli arkadaşlar, seçime gidiyoruz. Ancak bu seçim özünde bir referandumdur. İki seçenekli bir referanduma gidiyoruz. Önümüzde iki seçenek olacak. Şimdi bu iki seçeneği İstanbul’a soracağım; otoriterlik mi demokrasi mi? Keyfi mi yoksa kanun mu? Baskı mı, özgürlük mü? Tek akıl mı, kolektif akıl mı? Korku mu umut mu? Öfke mi aşk mı? Savaş mı barış mı? Kriz mi barış mı? Yoksulluk mu zenginlik mi? Beyler, kış mı yoksa bahar mı? İşte biz buna demokrasi, özgürlük, zenginlik diyoruz. Cevabı İstanbul veriyor. Bahar diyoruz. Seçim için son gün 14 Mayıs Anneler Günü. Bu 14 Mayıs’ta annelerimize baharı ikram edelim arkadaşlar. ‘Oyum sana anneciğim’ diyelim ve annelerimize adalet, barış ve huzur hediye edelim.”